Üroloji

Üroloji, kadın ve erkeklerde idrar yollarının, erkeklerde üreme organlarının hastalıkları ve tedavileriyle ilgilenen cerrahi bir daldır. Üroloji Bölümü'nün yalnızca erkek hastalarla ilgilendiği yönündeki bilgiler yanlıştır, kadın hastaların böbrek, idrar yolları ve mesane hastalıkları da Üroloji Bölümü kapsamına girmektedir.

KADIN HASTALIKLARI

  • Böbrekler, idrar yolları
  • Mesane (idrar kesesi)

ERKEK HASTALIKLARI

  • Böbrekler ve idrar yolları
  • Mesane (idrar kesesi)
  • Üreme Organları
    • Penis
    • Vesicüla Seminalis (er bezleri)
    • Prostat
    • Testis

HASTALIK GRUPLARI

  • Böbrek ve idrar yolları enfeksiyonları, tümörleri, taşları
  • Doğumsal organ bozuklukları
  • Böbrekten idrarın son çıkış yerine kadar olan bölümlerdeki darlıklar ve genişlemeler

BAŞVURULMASI GEREKEN ŞİKAYETLER

  • İdrar renginin normalden koyu ya da kan renginde ve bulanık olması
  • İdrar yaparken yanma
  • İdrarı hiç yapamama ve göbek altında şişlik
  • Belden başlayıp testis, kasık, mesane bölgesine vuran ağrı, bulantı ve idrar şikayeti
  • İdrar miktarında azalma ile birlikte yaygın vücut ödemi
  • Erkeklerde gece birden fazla tazyiksiz idrara kalkma, çatallı, dağınık idrar yapma
  • Evli olduğu halde korunmamaya rağmen 1 yıl içinde çocuk sahibi olamama (erkek)
  • İstem dışı idrar kaçırma

TEŞHİS METODLARI

  • Röntgen
  • Ultrasonografi
  • MR(Manyetik Rezonans)
  • BT(Bilgisayarlı Tomografi)
  • Netroskopi
  • Sistoskopi
  • Sintigrafi

TEDAVİ METODLARI

  • İlaçlı Kemoterapi
  • Açık Cerrahi
  • Kapalı Endoskopik Cerrahi
  • Üreter, böbrek ve mesane taşları
  • ESWL: vücut dışından taş kırma sistemidir. Şok dalgalarının vücuttan geçip taşa ulaşarak, taşı küçük parçalara ayırması işlemidir. Gelişen teknoloji sayesinde artık ESWL işlemi sırasında genel anesteziye gerek duyulmamaktadır. Su ve yumuşak doku içinde minimum enerji kaybı ve çok az hasarla geçen şok dalgaları, hedeflenen materyal (taş) üzerinde mekanik etki yaparak küçük parçalara ayrılmasını sağlar.
  • Üreterorenoskoplu üreter taşları kırılması
  • PCNL(Perkütan Nefrolitotomi): Böbreğe ciltten 1 cm'lik kesi ile girilerek böbrek içindeki taşların kırılıp vücut dışına verilmesi işlemi.
  • Laporoskopik kapalı cerrahi
  • Radikal Prostatektomi
  • Varikoselektomi
  • Yenidoğan Sünneti
  • Sistosel, rektosel, TOT (İdrar kaçırma ameliyatı)
  • Vajinal Prolapsus Ameliyatı (Sakrokolpopeksi)

PLAZMAKİNETİK CERRAHİ

Prostat mısınız? Olursanız ne yapmalısınız ? Kesin tedavisi var mı?

Prostat büyümesi 40’lı yaşlardan sonra erkeklerde işeme bozukluğuna sebep olan en önemli hastalıktır. Genellikle idrar akımında zayıflama, sık sık idrara gitme, kesik kesik işeme, çatallı işeme, idrara başlamadan önce bekleme, gece idrara kalkma, idrar bitiminde tam boşalmama hissi, uzun sürede işeme gibi belirtilerle karşımıza çıkabilen bu durumun tedavisinde öncelikle sıvı alımının düzenlenmesi, soğuktan korunma gibi davranışsal önerilere ek olarak ilaç tedavileri kullanılmaktadır.

Günümüzde bir çok hasta bu ilaç tedavileri ile şikayetlerinden kurtulabilmekte iken ilaçların fayda etmediği, işeme akımının iyice zayıfladığı, prostat hastalığına bağlı idrarda kanamanın başladığı, idrar kesesinde tıkanıklığa bağlı taş gelişen, idrar yollarında tekrarlayan iltihabi durumların olduğu ve böbrek yetmezliği veya böbrek rezervini prostat hastalığının olumsuz yönde etkileyebileceği kanısı oluşan hastalarda tek tedavi seçeneği ameliyattır. Bu durumların varlığında operasyonu ertelemek veya geciktirmek benzetme yapmak gerekirse olgunlaşan bir meyvenin hasat zamanı geçtiğinde çürüyüp gitmesi gibi zamanla idrar torbasını da bozabileceğinden şikayetlerin tam geçmemesi sonucunu doğurabilir. Unutmamak gerekir ki ameliyat zamanlamasını yukarda saydığımız kriterler temel alınarak gereğinden fazla ötelenmemesi gereken önemli bir husustur.

Tüm dünyada katarakt operasyonlarından sonra en sık yapılan operasyon prostat ameliyatlarıdır. Erken teşhis yöntemlerinin gelişmesi ve son teknolojik gelişmelerle birlikte genellikle kapalı ameliyatlar şeklinde yapılan bu müdahaleler prostat hastalığı tedavisinde tüm dünyaca kabul görmüş en iyi ve etkili tedavilerdir. Eski cihazlara ek olarak daha iyi kanama kontrolü sağlaması, ,bipolar teknoloji kullanıldığı için vücudu dolaşan elektrik akımı olmaması nedeniyle kalp pili gibi ciddi kalp hastalığı bulunan kişilerde de gönül rahatlığıyla uygulanabilmesi nedeniyle plazmakinetik tedavi son dönemlerde prostat operasyonlarında kullanılan en etkili cihazlardan birisi haline gelmiştir. Bir çok hekim bu cihazın prostat ameliyatları konusunda altın standart yani en başarılı ve en az yan etkili operasyon olduğunu savunmaktadır. Bu yöntemle hastalarımız bir ya da iki günde taburcu olmakta ve taburcu olduklarında dahi gündelik işlerini yapabilir durumda olmaktadır. Eskisine nazaran daha iyi kanama kontrolü sağlaması nedeniyle de ameliyat esnasında görüntü daha net olduğu için idrar kaçırma gibi sevimsiz yan etkiler çok daha az yaşanmaktadır.

Plazmakinetik yöntemle özgürlüğünüze yeniden kavuşun
Unutmayalım ki işemek özgürlüktür. İşeme sıkıntısı yaşayan iyi huylu prostat büyümesi teşhisi konulan hastalarımız plazmakinetik teknoloji ile kısa süreli bir operasyonla bu özgürlüklerini yeniden kazanabilir.

Hastanemizde prostat hastalığı tanı ve tedavisinde kullanılan ve uygulanan idrar ve kan testleri, prostat kanseri taramaları, ultrason, işeme akım testleri, gerektiğinde prostat biyopsisi (prostattan parça alma) , plazmakinetik cerrahi (kapalı prostat ameliyatları) gibi tüm tanı ve tedavi imkanları bulunmaktadır.

MİKROSKOPİK VARİKOSELEKTOMİ

Erkek kısırlığına neden olan en sık düzeltilebilir cerrahi sebep olan varikosel basit bir tanımla testisleri (yumurtalık) besleyen toplar damarların normalden daha geniş olması şeklinde tanımlanmakta ve erişkin erkek popülasyonun %15-22'sinde görülmektedir. Bu oran kısırlık araştırması nedeniyle başvuranlarda %30-40'lara kadar çıkabilmektedir.

Varikosel çok sıklıkla sol tarafta gözlenir ve bu durumun tanısında bazı özel kriterlerin varlığı dışında basit bir muayenenin yeterlidir. Nadiren de Dopler ultrasonografi ile tanı konularak ağrı, kozmetik sorunlar ve de en önemlisi sperm testlerinde bozukluk şeklinde kendini gösterebilen bu durum çoğunlukla hiçbir şikayet yapmadan tesadüfen ya da kısırlık araştırması esnasında tespit edilebilir.

Tanı sonrası her hastada ameliyat gerekmeyebilir. En sık operasyon nedeni sperm bozuklukları ve varikosele bağlı testis küçülmesidir. Operasyon kararı almada kadın partnerin yaşı ve kısırlık yapabilecek ciddi hastalığı olup olmadığı da  son derece önemli bir diğer husus.

En az iki sperm testi ve uygun şartlarda yapılan fizik muayene sonrası tanı konulan ve operasyona karar verilen hastalarda seçilecek cerrahi yöntemin de başarıyı etkileyen bir diğer faktördür. ‘Mikroskobik varikoselektomi yöntemi ile klasik yönteme nazaran çok daha az komplikasyon oranı ile konvansiyonel yönteme benzer hatta daha iyi sperm parametrelerine ulaşmamız çok daha kolay ve ulaşılabilir.

Yine bu yöntemle genişlemiş olan damarlara müdahale edilirken komplikasyona neden olan ve aslında bağlanmaması gereken lenf damarları ve testisin beslenmesini sağlayan atar damarlar optik büyüteç veya loop yardımıyla büyütülerek daha seçilebilir hale geldiğinden bunların hasarı sonucu oluşan komplikasyonlara da daha az  rastlamaktayız. Diğer bir artısı olarak da nüks (tekrarlama) ihtimalinin klasik yönteme göre 10 kat daha az gözükmesi nedeniyle ilerde olası bu duruma bağlı yeniden operasyon ihtimali de düşmesi söylenebilir. Hastanemizde mikroskop eşliğinde subinguinal veya inguinal varikoselektomi operasyonları ile  yeni tanı alan ve nüks varikoselli hastalar küçük bir operasyonla daha yüksek başarı ile sağlıklarına kavuşabilmekte, günübirlik veya 1 günlük yatış süresi sonrası yaşamlarına kaldıkları yerden devam edebilmekte , daha az ağrı ile hayat kaliteleri bozulmadan rahatsızlıklarından kurtulabilmektedir.

Varikoselektomi sonrası sperm testinde düzelme ihtimalinin ortalama %60-80 aralığındadır. Varikosel tanı ve tedavisinde hastanemizin imkanları son derece yeterlidir. Birçok merkezde uygulanmayan  bu yöntem hastanemizde başarı ile uygulanabilmektedir.

YENİDOĞAN SÜNNETİ

Dünya üzerinde en çok uygulanan cerrahi işlem sünnettir. Sünnet işlemi dini, kültürel ve tıbbi nedenlerle yapılabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verileri baz alındığında dünyadaki erkeklerin % 30’una sünnet işleminin uygulandığı ve yılda 800.000 civarında sünnet işlemi yapıldığı tahmin etmektedir. Müslüman ve yahudi toplumlarında rutin olarak yapılan bu işlem başta ABD olmak üzere batılı bir çok ülkede son yıllarda ailelerin bilinç ve kültür düzeyinin de artması ile birlikte giderek yaygınlaşan şekilde yenidoğan döenminde uygulanmaktadır. Kısaca tanımlamak gerekirse yenidoğan sünneti;doğumdan sonraki ilk 30 gün içerisinde yapılan sünnet prosedürü olarak ifade edilmektedir.

Yenidoğan sünnetinin yararları nelerdir?

Yenidoğan döneminde sünnetin iyileşmesi çok daha hızlıdır ve yara kaynaması diğer dönemlerle karşılaştırılamayacak düzeyde çok daha çabuk gerçekleşir. Penis kanlanması yeni geliştiği için kanama riski bu dönemde çok azdır ve bu dönemde sünnet yapılan bebeklerde idrar yolu enfeksiyonu yaklaşık 10 kat daha az görülmektedir. Yine yenidoğan döneminde ağrı duyusunun yeni yeni gelişmesi nedeniyle bu dönemde sünnet lokal anestezi ile genel anestezi için gereken 5-6 saatlik açlık süresine gerek kalmadan ağrısız bir şekilde bebek biberonla beslenirken dahi rahatlıkla gerçekleştirilebilmektedir. Böylece göreceli olarak genel anestezinin olası bazı risklerinden korunduğumuz gibi bebek aç kalmadığı için açlığa bağlı huzursuzluk problemleri ile de karşılaşılmamaktadır. Ağrı duyusunun yeni gelişmesi ve iyileşmenin çok hızlı olması nedeniyle ağrı kesici ihtiyacı neredeyse yoktur. Yine özellikle çocuk psikiyatristlerinin de önerisiyle göreceli olarak 2-6 yaş aralığında sünnetin ertelenmesi gerektiği verisi de göz önünde bulundurulduğunda bebek psikolojik olarak etkilenmeyeceği için yenidoğan sünneti daha makul ve kabul edilebilir bir yöntemdir. Sünnet sonrası evde bakım sanılanın aksine çok kolaydır ve herhangi bir sağlık görevlisine gerek olmadan rahatlıkla ebeveyn tarafından yapılabilir. Bebek yaşı ilerledikçe çocuğun sünneti kabullenmemesi ve pansumanlara reaksiyon göstermesi gibi aileyi ve hekimi sıkıntıya sokabilecek önemli bakım sorunları yine bu dönemde yaşanmamaktadır. Bebek bezlenmeye devam etmektedir.

Sünnet  tüm yaş gruplarında  ayrıca erkeklerde penis ve kadınlarda rahim ağzı kanser riskini azaltmakta, AIDS gibi cinsel yolla bulaşan enfeksiyon ihtimalini de düşürmektedir.

Yenidoğan sünneti ne zaman yapılır ve ne kadar sürer?

Bebeğin sünnet olmasına engel olacak tıbbi bir neden yoksa doğumdan sonraki ilk 24 saatten sonra 30. güne kadar herhangi bir dönemde yapılabilir. Genellikle çan yöntemi ile uygulansa da biz kliniğimizde klasik dikişli giotin usulünü kullanmaktayız. İşlem yaklaşık 10 dakika sürmekte ve aynı gün işlem sonrası bebek taburcu edilmektedir. Yenidoğan döneminde anestezisiz sünnet yapılması bebeğin ağrı duyusu olması nedeniyle yanlıştır ve bu sebeple lokal/genel anestezi yöntemi tercih edilmelidir. Biz hastanemizde lokal anestezi yöntemini tercih etmekteyiz. Yara dudaklarının klasik dikişlerle karşılıklı gelmesi iyileşmeyi hızlandırmaktadır.

Şunu vurgulamak gerekir ki; sünnet için en az riskli dönem ve yöntem yenidoğan döneminde uygulanan sünnettir. Özellikle yenidoğan sünneti mutlaka bu konuda deneyimli uzman hekimlerce yapılmalıdır.

RETROGRAD İNTRARENAL CERRAHİ

Böbrek ve idrar kanalı taşları dünyada ve ülkemizde oldukça sık gözlenen bir sağlık problemidir. Özellikle yarattığı ağrının dünya üzerindeki en şiddetli ağrılardan birisi olması ve hayati öneme sahip böbrek sağlığını ve fonksiyonlarını etkileme potansiyeli taşıması nedeniyle taş hastalığı ihmal edilmemesi gereken bir problem olduğu bilinmektedir. Böylesine önemli bir hastalıkta şüphesiz tedavi seçenekleri de sürekli değişmekte ve yenilenmektedir. Eskiden açık ameliyatlar şeklinde yapılan müdahaleler günümüzde kapalı birçok teknikle tedavi edilmektedir. Kapalı operasyonlarda kullanılan cihazlar halk nezdinde aynı gibi gözükse de rijid ve eğilip bükülebilir (flexible) aletler şeklinde iki grupta tasnif edilebilir. 

Son yıllarda kullanıma giren ve bıçaksız, kapalı teknikle böbrek içerisindeki ve üst idrar kanalındaki taşların flexible üreteroskop dediğimiz minyatür aletlerle lazer eşliğinde kırılması kapalı böbrek taşı operasyonlarında gelinen son aşamalardan birisidir. Bu teknoloji esas olarak taş hastalığında kullanılmakla birlikte aynı zamanda idrar kanalı ve böbrek tümörlerinde, ektopik böbrek denilen karnın farklı lokalizasyonlarında yerleşmiş böbreklerde (ektopik ,anomalili böbrek) de rahatlıkla ve güvenle kullanılabilmektedir.

Özellikle böbrek ve üst idrar kanalı taşlarında, taş kırma tedavileri ile kırılamayan veya bu tedavi yöntemini istemeyen 2 cm'den küçük böbrek ve üst idrar kanalı  taşlarında, böbreğe kaçma kaygısı yaşanan taşlarda böbrek parankimine müdahale edilmeksizin taşların temizlenmesi için üretime geçilmiş son teknoloji fleksibl teknolojidir. ‘Retrograd intrarenal cerrahi’ diye tıbbi olarak ifade ettiğimiz operasyonlar körfez bölgesinde sadece hastanemizde uygulanmaktadır.

Bu tekniğin diğer tekniklerden farkı işlem esnasında hiçbir kesi yapılmaması, bir gün gibi çok kısa bir sürede günlük hayata dönme avantajı, böbreği delmeden yapılabilmesi, taş böbreğe kaçsa bile müdahale edebilme avantajı, anormal yerleşimli ve yapıdaki böbreklerdeki taşlara müdahale imkanı vermesidir. İleri yaşta diğer ek hastalıkları nedeniyle opere olamayan, kanama problemi yaşayan hastalar için de ayrıca bir umut ışığı. 

Taş hastalığının tedavisinde perkütan nefrolitotomi, üreteroskopik litotripsi, endoskopik mesane taşı operasyonlarından sonra bu tedaviyi de hastalarımıza ve bölge insanına sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Taş cerrahisinde iddialıyız.

 

Klinik Hekimleri

Körfez Hastanesi'ne hızlıca erişmek için telefonuna kısayol ekleyebilirsin.

Yukarıdan Ayarlar menüsünü aç ve Ana ekrana ekle 'yi seç.